Perşembe, 09 Nisan 2020 00:00

Bernard Lewis’in Ortadoğu Kitabından ASSAM’a Atıf

Yazan
Öğeyi Oyla
(3 oy)

Covid-19 gündeme bomba gibi düşmüşken, dünya Covid-19 ile mücadeleye kenetlenmişken nereden çıktı bu Bernard Lewis’in dediğinizi duyar gibiyim. Belki de haklısınız. Ancak şu bir gerçek ki hayat devam ediyor ve Covid-19’un geleceğimizi esir almasına asla müsaade etmememiz gerekiyor.

Dünya böyle bir salgın ile ilk kez karşılaşmıyor. Veba, Tifüs, Kolera, Çiçek Hastalığı, Ebola bugüne kadar milyonlarca insanın ölümüne neden olan salgınlardan birkaçı. Covid-19 olarak adlandırılan Corona Virüsüde bunlardan biri ve son olmayacağı kesin.

Bugüne kadar salgın hastalıklardan ölenlerin sayısı dünya savaşlarında ölen insanlardan hayli fazla. Her şeye rağmen bu salgınlarla ve savaşlarla mücadele eden insan bir yandan da dünyanın geleceğini imar etmekle meşgul.

Bu da göstermektedir ki; “Dünyaya barış ve huzur ancak adil ve merhamet üzerine kurgulu bir toplum anlayışına sahip kesimlerce getirebilecektir. Dünya üzerinde var olan toplumlara baktığımızda sadece Müslüman toplumların insanları sömürgeleştirmediği, adil ve eşit bir paylaşım modeli ile toplumları dizayn ettiğini görürsünüz.

İşte Bernard Lewis’in Ortadoğu kitabı tamda burada devreye giriyor. Covid-19 kapsamında alınan tedbirler gereği evden çalışmak zorunda kaldığımız bu dönemde adı geçen kitabı okumaya başladım. Kitabın başlangıç satırlarında şu cümle dikkatimi çekti;

“Müslüman inancına göre O (Muhammed sav) son peygamberdi ve ölümüyle (vefatıyla) birlikte Tanrı’nın (Allah’ın) insanlığa gönderdiği vahiyler tamamlanmıştı. Bir daha başka bir peygamber ve vahiy gelmeyecekti. Böylece manevi görev tamamlanmış ve manevi işlev sona ermişti. Ama ilahi yasayı devam ettirme ve tüm dünyaya yayma amacını taşıyan dini görev son bulmamıştı.”

Evet geçmiş peygamberlere baktığımız zaman hiçbirisinin peygamberlik vazifesi kendisinden sonra devam etmemiş ve hatta bir devlet kurmak mümkün olmamıştı. Musa (as) peygamberin Tevrat’a göre kendilerine vaat dilen topraklara girmesi nasip olmamış ve halkı ilerlerken o ölmüştü.

İsa (as) peygamber çarmıha gerilmiş ve getirdiği din ancak bozularak ve Bizans İmparatorunun destek vermesiyle kabul görmüştü.

Ancak Muhammed (sav) Efendimizde öyle olmadı. O hayatta iken bir devlet kurmuş, adalet, içişleri, dışişleri faaliyetlerini hayata geçirmek nasip olmuştu.

Peki biz Müslümanların gözden kaçırdığı belki de unuttuğu ancak Bernard Lewis’in tarihin sayfalarına not düştüğü; “Ama ilahi yasayı devam ettirme ve tüm dünyaya yayma amacını taşıyan dini görev son bulmamıştı.” Düsturu bugün nasıl tatbik edilebilirdi.

Demek İslam peygamberi vefat etmişti ama onun üstlendiği misyonu devam ettirmek ümmeti denilen insanların üzerinde kıyamete kadar sürecek bir vazife olarak kalmıştı.

Son peygamber hayatta iken yasalar yapıyor, adalet dağıtıyor, vergi topluyor, diplomasiyi yürütüyor, savaş ve barış yapıyordu. Başlangıçta bir topluluk olan ümmet bir devlet olmuştu ve sonrasında da imparatorluk oluvermişti.

Allah Ali İmran suresi 144. Ayeti kerimede şöyle buyurmuştur; “Muhammed yalnızca bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçti. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geri dönecek misiniz? Kim geri dönerse bilsin ki Allah’a asla bir zarar vermiş olmayacaktır. Allah şükredenleri ödüllendirecektir.”

Evet o öldü. Ve biz şimdi gerisin geri dönecek miyiz? Yoksa dosdoğru ileriye devam edecek miyiz?

Elbette dönecek değiliz. İleriye gideceğiz ve peygamberden kalan mirası omuzlarımızda taşıyacak ve yükseklere taşıyacağız. Nasıl mı?

Bütün mesele burada esasında. Nasıl sorusunun cevabında gizli. Amerika’yı önceden keşfe gerek yok öyle değil mi? Peygamber gün ışığı gibi önümüzde bir örnek. Onun devlet ve toplum anlayışını yeniden inşa edeceğiz.

Devlet anlayışını, adalet tatbikatını, iç ve dış diplomasi anlayışını, savaş ve barış algısını günümüzün evrensel değerleriyle yoğurarak hayata geçireceğiz. Dünya ya barış ve huzurun temini için bunların şart olduğu artık aşikâr.

Dünya siyaset sahnesine Müslümanların bir süper güç olarak çıkmasının vakti geldi. Bunun için Müslümanlar kendileri arasında ki ekonomik ve siyasi iş birliklerini artırmalı. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarını dengeli ve adil bir şekilde dünya ile paylaşmalıdır.

Bugün Avrupa Birliği başta olmak üzere batı emperyalizmine tutsak tüm oluşumlar çökmüştür. İnsanlığın sömürülmesi üzerine kurulu bir düzenin kurulmak istendiği aşikardır. Tüm güç odakları çökmüşken her şeye rağmen ayakta kalan İslam medeniyeti olmuştur. Bu sıkışık durumlara rağmen batının dahi yardımına koşan bir Türkiye var şimdi.

Peygamberin mirasını hayata geçirebilecek çalışmaları ortaya koyan ASSAM “Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği” var. Unutulmak üzere olan bu peygamberi düsturları hayata geçirecek yönetim ve iş birliği imkanlarını araştıran ve ortaya bir model koyarak günümüz devlet anlayışında nasıl bir iş birliğine gidilebileceğini ortaya koymaya gayret eden bir yapı var.

Gelin hep bir elden ASSAM ile dünyaya barış ve huzurun ancak Müslümanlar elinden getirilebileceğini gösterelim.

Unutmayalım ki; “Allah şükreden kullarını ödüllendirecektir.”

Okunma 1385 defa Son Düzenlenme Perşembe, 09 Nisan 2020 09:31