Perşembe, 29 Aralık 2022 16:27

Suudi Arabistan ve BAE'nin Yemen İç Savaşı'na Müdahalesinden Alınacak Ders

Yazan
Öğeyi Oyla
(2 oy)

2011 - Yemen’de “Arap Baharı” akımı kapsamında Halk Hareketlerinin Başlaması
2014 – 2022 İç Savaş Başladı ve hala devam ediyor.
2015 – 2022 İran ve Lübnan’daki Hizbullah destekli Husilerin başkent Sana’yı ele geçirmesi; Suudi Arabistan öncülüğünde oluşturulan Arap Koalisyonu’nun askerî müdahalesi ve koalisyon ortakları arasında yaşanan anlaşmazlıklar.

 

Değerli Okurlar;

Yemen, halen fiilî olarak üç ana yapıya bölünmüş durumda ve taraflar arasında bir türlü uzlaşı sağlanamamaktadır.

  • Kuzeyde İran destekli Husiler’în egemenlik İddiaları
  • Merkezde ve doğuda meşru hükümet’in egemenlik İddiaları
  • Güneyde Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) destekli ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyi’nin (GGK) egemenlik iddiaları var.

KRİZLER

Siyasal Kriz

Ülke içinde üç ana yapıya ayrılan sahadaki güçlerle onları destekleyen bölgesel ve küresel güçler var. Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK):  Örgütün Amacı: Basra Körfezine kıyısı bulunan ve ortak tarihi, coğrafi, kültürel, dini ve sosyal özelliklere sahip olan ülkeleri bir araya getiren bölgesel bir örgüttür. Basra Körfezi'ne kıyısı bulunan altı Arap ülkesinin ekonomik, siyasal ve sosyal hedefler ile bir araya gelmesiyle oluşturduğu bir ülkeler topluluğudur. 25 Mayıs 1981 tarihinde kurulan konsey, Birleşik ekonomik anlaşma 11 Kasım 1981 tarihinde Riyad'da “Körfez İşbirliği Ülkeleri “ne dönüştü.

KİK ve BM’nin Başarısız uzlaşı ve diyalog girişimleri, Yemen’de işi iyice “Arap Saçına” çevirmiştir.

  • Husilere karşı Arap Koalisyonu tarafından desteklenen siyasi ve askerî güçlerin birlikte hareket etmemeleri ve aralarındaki çatışmalar
  • KİK’in desteği ile Ali Abdullah Salih’ten sonra başkan olan Abdurrabu Mansur el-Hadi’nin sahadaki zayıf temsiliyeti ve gruplar arasında birliği tesis edememesi
  • 2017-2022 yılları arasında Yemen’e hiç gitmeyen Hadi, ülkeyi Riyad saraylarından yönetmeyi tercih etmesi ( Hadi hükümeti, kimi yorumcular tarafından “otel hükümet” olarak tanımlanmıştır.)
  • Yeni Başkanlık Konseyi’nin -Hadi’nin kırılgan otoritesinin aksine- sahada güçlü bir etkiye sahip olduğu gerçeği göz önüne alındığında, konseyin Husi karşıtı kampı yeniden konsolide etmeyi amaçladığı anlaşılmaktadır.
  • Farklı coğrafi, siyasi ve kabilevi geçmişe sahip üyelerden meydana getirilen konsey, Husi karşıtı safları güçlendirip birleştirmenin yanı sıra Husilerle diyalog kanallarını da açık tutarak müzakere ve uzlaşmayı hedeflemektedir.
  • Konseyin bir diğer misyonu da başta güvenlik güçlerinin birleştirilmesi olmak üzere, devletin tüm kurumlarıyla yeniden yapılandırılmasıdır. Söz konusu beklentilerin tümünün gerçekleşmesi hiç kolay gözükmese de ortaya konan çaba olumludur.
  • Bosna-Hersek’in yönetim modeline benzeyen Yemen’deki Başkanlık Konseyi modeli Ortadoğu’da ilk kez denenmektedir. Bu modelle, Birinci Dünya Savaşı’ndan itibaren halkı demir yumrukla yöneten sosyalist veya Batı merkezli ideolojik meşruiyete sahip otoriter yönetimlerden farklı bir yönetim biçimi denenmektedir.

İnsani Kriz:

Dünyanın gözleri önünde, nüfusunun %70’i açlık sınırında yaşamaya çalışan ağır bir İnsani Krize şahit olmaktayız. Bu durum, gıda yetersizliğinin yanı sıra temiz içme suyuna erişilememesi, BM tarafından “dünyanın en büyük insani krizi” olarak nitelendirildi. Sefaletten kaynaklanan kolera salgını da felakete tuz biber ekmektedir. Ukrayna’daki savaş nedeniyle, buğday ithalatının %42’sini Rusya ve Ukrayna’dan yapan Yemen’deki gıda krizini daha da derinleştireceği belirtiliyor.

Askeri Kriz

Suudi Arabistan, Mart 2015'te, ülkenin cumhurbaşkanı (devrik ve olaylar sırasında ölmüş olan eski Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’ten sonra) KİK ülkelerinin desteğiyle iktidar yapılan   Abdrabbuh Mansur Hadi'nin talebi üzerine Yemen'de o zamanlar sadece bir hafta süren iç savaşa dahil olmaya karar verdi.

Ancak, kendisini kanlı bir çatışmanın içinde bulmayı kesinlikle beklemiyordu.

Tam tersi: Suudilerin önderlik ettiği Yemen'e müdahale (bir dizi başka ülkeyi de içeren ve ABD tarafından desteklenen) tüm cephelerde bir başarısızlık olarak yorumlanabilir.

Dahası, Suudi Arabistan'ın başarısız askeri performansı , hayal kırıklığı yaratan bir mesele oldu. Arzu ettikleri belirleyici bir jeopolitik zaferle sonuçlanmadan çatışmaya muazzam miktarda para harcayan Suudilere bir darbe oldu.

Yemen’deki Husilere yönelik olarak yaptığı hava bombardımanlarıyla, ülkenin binlerce sağlık kuruluşları da zarar gördü. Böylece sap ile saman birbirine karışarak, tüm ülke halkı zarar gördü.

ASKERİ BAŞARISIZLIK

Suudi Arabistan'ın ordusuna harcadığı para miktarı şaşırtıcı. Krallığın 2016 yılı askeri bütçesinin, ABD, Çin ve Rusya'nın ardından dünyanın dördüncü büyük askeri bütçesi olan 63,7 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu, 2007'deki askeri bütçelerinden % 20'lik bir artıştır. Askeri bütçenin ülkenin GSYİH'sındaki yüzdesine bakılırsa, Suudi Arabistan, askeri bütçelerinin GSYİH'nın % 10'unu almasıyla Umman'ın hemen arkasında ikinci sırada yer alıyor. 2017 – 2022 arasındaki bu silahlanma süreci, dönemin eski ABD başkanı Trump’ın da kışkırtması ile, Amerikan Silah şirketlerinin cirosunu katlamasını sağlayarak, S. Arabistan savunma bütçesinin çok daha büyük rakamlara çıkmasına sebep oldu.

Suudi Arabistan'a silah satışına karşı protestolar, Yunanistan'a satılanların yanı sıra, Yemen'deki savaşın başlamasından bu yana, krallığa 4,44 milyar sterlin değerinde silah satan İngiltere’de (Birleşik Krallık), Yemen'e yardım olarak gönderdikleri miktarın on katından fazla arttı. Askeri ve mali yatırımlara rağmen, Suudi liderliğindeki askeri koalisyon Yemen'de önemli bir başarı elde edemedi. İran (silah tedariki yoluyla) ve Hizbullah (Husi savaşçılarını eğitmek yoluyla) tarafından desteklenen Husi milisleri,  başını Suudi Arap koalisyonuna cephe hattında birçok kez baş ağrısı veriyor.

  • Askeri Başarısızlığın Sahaya Yansıyan Kanıtları
    • Husilerin temelde korunamayan bir Suudi askeri karakoluna saldırdığını gösteren videolar
    • Husilerin ATGM'lerle açık bir alanda zayıf savunulan Suudi M1 tanklarını imha ettiği bir dizi video
    • ABD ile imzalanan silah anlaşmalarından biri, Suudilerin Yemen'de en az 20 ana muharebe tankını kaybettiğini ve birkaç yüz kayıp verdiğini ortaya koyuyor.
    • Suudi liderliğindeki savaş çabalarına en önemli katkıda bulunanlardan biri olan Sudan, geçtiğimiz günlerde, yaralı askerlerin sayısı hakkında yorum yapmayı reddetmek zorunda kalırken, 14'ü subay olmak üzere 412 kayıp verdiğini açıkladı.
    • Koalisyon güçlerinden, Birleşik Arap Emirlikleri'nin Suudi liderliğindeki koalisyon adına savaşmak üzere istihdam ettiği ve eğittiği Latin Amerikalı paralı askerler kullanmaya mecbur kalması
    • Yemen'deki Husiler, Suudi Arabistan'ın güney vilayetlerindeki Suudi askeri karakollarına saldırması, ele geçirmesi ve başarılı pusular kurması ve hatta zaman zaman Suudi topraklarının bir kısmını sınır boyunca elinde tutması
    • Suudi muhalifler, Kasım 2017'nin sonunda Husiler ve Ali Abdullah Salih'in takipçileri arasında Sana'a'da patlak veren çatışmalarda, Husi savaşçılar, görünüşe göre öldürülen Salih'in cesedini gösterdikleri bir video yayınladılar.
  • Yemen’deki İran destekli Husiler, 10 insansız hava aracı (İHA) ile Suudi Arabistan’ın petrol şirketi Aramco’ya ait iki petrol tesisine saldırı düzenledikleri 2019 yılında arşivlere girmişti

Sonuç:

Ortadoğu’da bölgesel bir güç olma yolunda, İran ile açıktan ve Türkiye ile örtülü bir şekilde yarışmaya niyetlenmiş olan Suudi Arabistan’ın, yiyeceği daha binlerce fırın ekmek var.

Demek ki; Dünyanın en çok silahlanan ülkelerinden biri olmak, askeri alanda başarılı olmaya yetmiyormuş. Bir ülke, kendi halkı ve çevresindeki ülkelerin halkının selametini, barış ve refah içinde Allah’ın verdiği nimetleri paylaşmak varken, hem kendi devletini ve hem de komşularını felakete sürüklüyor ise, bir savaşa karar vermeden önce oturup yüz defa düşünmelidir.

Ukrayna & Rusya Savaşına sebep olan ABD ve AB ile Rusya artık savaştan vazgeçmelidir.

Keza İnşallah, tüm bunlardan ders alacak bir ABD ve AB ile onların sahadaki vekili  vasfındaki Yunanistan olur. Aksi takdirde, olacaklardan Türkiye sorumlu değildir.

İnsanlığın, barış içinde bir arada yaşamaktan başka çaresi yoktur. Dünya, 8 değil, 18 milyar insanı besleyecek kapasiteye sahiptir. Yeter ki İSRAF ve AÇGÖZLÜLÜK hırsı olmasın.

Ali COŞAR – Askeri Stratejist

İstanbul – 09.11.2022

Okunma 533 defa Son Düzenlenme Cuma, 30 Aralık 2022 12:11