Vücut dili doğru konuştuğu algısını oluştursa da dostum dediği bazı isimleri ifşa etmesi ve bir zamanlar kendisiyle ilişkili olduğu söylenen Ahmet Kürkçü adlı şahsın kendisi hakkındaki iddiaları zihnimde güvenilir biri olmadığı imajını netleştirdi.
Çünkü gerçek bir vatan evladı, gerçek bir Türk Milliyetçisi ve her şeyden önemlisi gerçek bir Müslüman haksızlığa uğrasa da vatanını, milletini ve dinini gözden düşürecek ve batılı sömürgecilerin işine yarayacak söylemlerden kaçınır.
İşin en ilginç tarafı ne hikmetse Sedat Peker’in söylediklerini herkesten önce FETÖ sosyal medya hesapları HİT yaptırıyordu.
Muhalefet hemen bu iddialar bağımsız yargımızca araştırılsın yaygarasını koparıyordu.
Sedat Peker bir videosunda; “Eğer ben Cumhurbaşkanımız aleyhinde bir şey söylüyorsam biliniz ki kızımın kafasına silah dayamışlardır.” Diyerek esasında kendisinin ülkesine zarar verecek bir fiili isteyerek işlemeyeceğini anlatmaya çalışıyordu.
Tabi “yalan nedir?” Bilmeyen masum halkımız bir başkasının yalan söyleyeceğine ihtimal vermeyeceğinden Sedat Peker’in yalanlarla dolu iddialarını acaba ile karşılayacağı muhakkak.
Ancak bu sabah sosyal medyaya düşen; “Fırtınalarla Büyüyen Fidanlar Rüzgarlarla Yıkılmazlar.” Adlı 8. Bölüm vidosunda SADAT A.Ş. hakkında ortaya attığı iddialar kendisinin tamamen yalanlarla dolu bir hayal dünyasında yaşadığını ve kesinlikle CIA ve FETÖ unsurlarınca satın alındığını ve delikanlı görünümünün arkasında bir ihanetin gizlendiğini ortaya koydu.
Takke düştü kel göründü misali SADAT A.Ş. İddiası Sedat Peker’in gerçek yüzünü ve ihanetini ortaya koydu.
Çünkü SADAT A.Ş.’nin kurucularından biri olarak bu iddiaların tamamen asılsız ve yalan olduğunu bilen şahitlerden biriyim.
Sedat Peker sözüm ona Suriye’nin bir kesimine “Bayır bucak Türkmenlerine ve diğerlerine yardımcı olmak için İHA, kıyafetler, -ama sayıca çok fazla, oradaki tüm savaşçılara yetecek kadar- telsizler, çelik yelekler, onlar bunlar, tırlarca…
Bu projeyi düşündük. O milletvekili arkadaşımızla da konuştuk. O da düşünceyi aldı, iletmesi gereken yerlere iletti.
Sonra dediler 'Biz ek tırlar verelim, sizin tırlarla beraber (gitsinler)'. Bizin tırlar 'Sedat Peker yardım konvoyu' diye gidiyor. Basına da resimler veriyoruz. Tüm ekipmanları yolluyoruz. Ama benim adıma giden diğer araçlar var. Onlar da başka yerdeki Türkmenlere gidiyor diye biliyoruz.
Araçların içinde ne olduğunu bilmiyoruz, bilmiyoruz dediysem silah var, saf çocuk değiliz. Bu da normal, olması gereken şey. Ama bu MİT tarafından, askeriye tarafından organize edilmiyor. SADAT tarafından organize ediliyor.
SADAT'ın içindeki bir ekip tarafından. Bunların hepsini ben kendi paramla alıyorum ama onlar hariç, onların benimle hiçbir ilgisi yok ama benim adıma gidiyor. İşlem yapılmıyor, kayıt yapılmıyor, direkt geçiş yapılıyor.
Sonra ben yüklü miktarda Mitsubishi araçlar yollamaya başlayınca dediler 'Bize de biraz verir misin, orada savaşçılar…', dedim tamam, verelim. Türkmenler her yerden videolarla teşekkür ediyorlar aracı aldık diye, bir iki tanesi Arapça konuşuyorlar. Sonra bizim Türkmen arkadaşlar 'Bunlar el Nusracı' dedi. Bizim diğer arkadaşlar da 'Bu gidenler el Nusra'ya gidiyor' diyor. Evet, benim üzerimden gidiyor. Samimi yapıyorum. Ama ben yollamadım, SADAT'çılar yolladı. Kibrit kutusuna sokacağım sizi, hem de devleti de yargılatmayacağım.”
Evet SADAT A.Ş.’nin 23 kurucusundan biriyim. Ve T.C. kanunlarına göre vergi numarası olan yaptığı her faaliyeti fatura ve belge karşılığı yapan, Türkiye’de resmi ya da gayri resmi bir tek faaliyeti olmayan ve Suriye’ye bir tek çakı dahi göndermemiş olan bir şirkettir SADAT!
En ufak bir usulsüzlüğe dahi tevessül etmeyen SADAT asla bir terör örgütüne silah desteği sağlamaz. İslam Coğrafyasında akan kan ve gözyaşının durdurulması için ülkelerin resmi organları ile irtibat halinde hukuk normlarına uygun bir şekilde faaliyet göstermeye özen gösteren SADAT’a yapılan bu iftira asla kabul edilemez.
Bir çocuğun babasının kim olduğunu en iyi annesi bilir. İşte bende SADAT’ın yaptıklarını en iyi bilenlerdenim. Asla böyle bir şey olmadı olamazda.
Buna benzer iddiaları İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’de dillendirmişti. “SADAT’ın Türkiye’de kampları var” demişti. Yine bir diğer İYİ Partili Ümit Özdağ’da buna benzer hususları dillendirmişti. İkisi de mahkemece takipsizlik kararları ile sonuçlanmıştı. Üstelik tazminata mahkûm edilmişlerdi. Her ne kadar şu anda bu tazminat meselesi istinafta olsa da bu yalan habere tevessül edenlerin neye hizmet ettiği henüz tam ortaya çıkmadı.
Şimdilerde bir isim Sedat Peker’de bu meseleleri kaşımaya başladı. O zamanlar Ümit Özdağ kendisine bu iddialar ve bu haberin kaynağı sorulduğunda; “ABD, bir kişi, kurum veya devletin aleyhinde kullanacağı bilgileri, önce kendi mahalli basınında yayınlatır. Sonra da iç basınından alıntı yaparak, uluslararası alanda kullanır. SADAT ile ilgili bilgileri de ABD ve İsrail’den aldım.” Demişti.
Anlaşılan ABD bu işin peşini bırakmamış olacak ki bu kez Sedat Peker üzerinden bir kez daha SADAT’ı karalamaya kalkışmış.
Neden mi? “SADAT Erdoğan’ın gladyosu” diyenler o zaman bununla neyi hedeflemişlerse şimdilerde onun için bu işe kalkıştıkları aşikâr.
Ama her zaman olduğu gibi bu girişim bu kez de işe yaramayacak. 17-25 Aralık, GEZİ Olayları, MİT Tırları ve 15 Temmuz nasıl boşa çıktıysa Sedat Peker üzerinden yapılan ve yalan dolanla oluşturulmuş bu operasyon işe yaramayacak. Göreceksiniz bu işte Türkiye’mizin yükselişine katkı sağlayacak.
Yazık çok yazık hak etmediği halde bir takım Milliyetçi camiada sevilmeye başlanan Sedat Peker bu kez baltayı taşa vurdu. Kendi bindiği dalı kesti. İftiralar denizinde boğulup gidecektir.
SADAT hakkında ortaya attıkları Gayretullah’a dokunacaktır. Çünkü Allah Resulüne sormuşlar;
Ya Resulullah Mümin hırsızlık yapar mı? Yapar…
Adam Öldürür mü? Öldürür…
Zina eder mi? Eder…
Peki yalan söyler mi? Asla…
Varın bir de şunu siz cevaplayın. İftira eder mi?... Sizce cevabı “Etmeeeeezz” ise bu Gayretullaha dokunmaz mı? Sedat Peker kendi silahı ile kendini vurmuş olmaz mı?
Sedat Peker’in dediği gibi eğer Sedat Peker’in kızının başına silah dayanmamışsa çok yazık olmuş. Gerçi mert vatanperver olduğunu iddia eden biri kızını da ana babasını da bu vatana, bu dine feda edemiyorsa vay onun haline…
O acınacak bir zavallı durumuna düşmüştür.
Peki bu adamın yalanlarına inananlara ne demeli.
Ben artık sustum…
Şimdilik...
