Bu sayfayı yazdır
Pazartesi, 09 Ocak 2023 11:45

“Dinler Arası Diyalog" Safsatası

Yazan
Öğeyi Oyla
(4 oy)

Kasım 2022 başlarında, Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis ve İstanbul Rum Ortodoks Patriği ve İstanbul Başpiskoposu I. Bartholomeos, Dinlar Arası Diyalog forumuna ev sahipliği yapan bir İslam ülkesi olan Bahreyn'e geldi. Yani, bir anlamda “Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya” gelmişler.

Okuyucularımın “Ee, ne var bunda, Bahreyn'de dinler arası bir diyalog toplantısı yapılıyor. Dünya dini liderlerinin  buna benzer toplantıları birkaç yıl arayla, dünyanın muhtelif yerlerinde yapılmaktadır. Bu da öyle bir toplantıdır.” dediklerini duyar gibiyim.

Arap Yarımadası’nı ikinci kez ziyaret eden Papa, Uluslararası Bahreyn Diyalog Forumu’nda konuşma yapmış; konferansa dünyanın çeşitli yerlerinden 200’ün üzerinde dini liderin de katılım yaptığı bilgisi alınmıştır. Tabii buna çanak tutan sözde Müslüman, alttan alta İran yanlısı Şii Gr.ların yaşadığı, Yemen’deki gibi, İran ile ittifak için pusuda beklediği, İran’ın Ortadoğu Şii Hilal’inin bir ucu olan Bahreyn Krallığı burası. Ne hikmetse, misyonerler, İran’da bu tür Dinler Arası Diyalog toplantıları düzenlemeye ihtiyaç duymuyorlar. Çünkü İran, Hristiyan batılı devletlerin hedef ittihaz ettikleri “Sünni İslam” coğrafyası dışında. Hatta bir anlamda da, batılı devletlerin örtülü bir müttefikleri bile sayılabilir.

Dinler Arası Diyalog; İkinci Vatikan Konsili’nden {(1962-1965) sonra, Katolik Kilisesi’nin, asırlardan beri izlediği katı politikayı terk edip, diğer dinlerde de ilahi hakikatlerle ilgili bazı gerçeklerin bulunabileceği nokta-i nazarından hareket ederek başlattığı yeni dönemin genel adıdır.[1]

Peki; I. Bartholomeos  Dimitris Arhondonis kimdir? Türkiye’deki fonksiyonu ve bugüne kadar, vatandaşı olduğu, bolluk ve refah – hürriyet içinde yaşadığı Türkiye Cumhuriyeti’nde ne tür faaliyetler yapmıştır?

Patrik Bartholomeos YunancaTürkçeLatinceAntik YunancaFransızcaİngilizceİtalyanca ve Almanca bilmektedir. Görev süresi boyunca, dinler ve mezhepler arası diyalog konusunda çalışmalarda bulunmuştur. Dünya çapında, sözde dini hoşgörü, dini özgürlükler, insan hakları ve ekoloji konularında etkinliklerde bulunmuştur. Çevrenin korunması konusunda önayak olduğu çalışmalar nedeniyle ona “Yeşil Patrik” de derler. 29 Şubat 1940’ta, Zeytinliköy -  Gökçeada /  Çanakkale’de doğan 82 yaşındaki Bartholomeos,  askerliğini 1961 ile 1963 yıllarında Türk ordusunda yedek subay olarak yapmıştır.  

Patrik Bartholomeos; Doğu Ortodoks Kilisesi hiyerarşisinde 1’inci sırada kabul edilmekte ve dünyadaki tüm Rum Ortodoks mezhebine mensup Hristiyanların dini önderliğini yapmaktadır. Kerameti kendinden menkul, unvanlarını batılı büyük Emperyal devletlerin desteği ile kendisi vererek kendisini Ekümenik (evrensel) Ortodoks Patriği ilan etmiştir.

Ancak, Türk Milleti bu Dinlar Arası Diyalog dizisini, son 40 yılı aşkın geçmişinde birkaç defa seyretmişti ve bu nedenle hafızamızda hala taptaze dersler var. 15 Temmuz 2016’ya kadar, “Dinler Arası Diyalog” martavalına, gönülden iştirak eden, sözde İslam dinine hizmet eden (!) büyük bir cemaat vardı.  Ve bir zamanlar, Türkiye’de de,  Bahreyn’dekine benzer birkaç toplantı yapılmıştı.  Vatikan, bu tür forumlar yoluyla, 3’ncü bin yılda Asya’yı Hristiyanlaştırmak projesi bağlamında, misyonerlik faaliyetlerinde muvaffak olabilmek amacıyla, “Diyalog maskesi” altında Müslüman görünümlü yerli işbirlikçilerini özellikle Müslüman ülkelerde devreye sokmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’de yeterince güce ulaşan FG Cemaati “Dinlar Arası Diyalog için Papalık Konseyi misyonunun” bir parçası olmayı kabul etmişti.  FETÖ siyasetteki ve devletin kurumlarındaki erkini kullanarak, başlangıçta Diyanet İşleri Başkanlığı ve İlahiyatçı akademisyenleri sürece dahil ederek, birçok Dinler Arası Diyalog toplantısı yaptı. Bir kısım aydın ve ilahiyatçı ilim adamlarımız (Devleti ve Milleti uyarmak amacıyla) “Diyaloğun, misyonerliğin yenilenmiş ve daha sofistike bir versiyonu olduğunu ve Türkiye’nin bekası için çok tehlikeli olduğunu” belirttiler. Bu cesur ilim adamlarına göre; “Din, İslam’a göre tektir. Kur’an’da çoğul olarak dinler (edyan) kullanılmaz. İnanç çeşitliliğinden, batıl olanlarla,  hak din inancından söz edilir. O halde “Dinler Arası Diyalog” yanlış bir anlayış ve yanlış bir tavırdır. “İbrahimi dinler”, “Müslüman İsevi”, “İsevi Müslüman” gibi kavramlar yanlış olduğu gibi, tehlikelidir. Kuran-ı Kerim’in buyruklarında ve Hz. Muhammed’in (SAV) sünnetinde gayr-i müslimler ile anlaşma yapma ve tebliğ; hak din İslam’a davet vardır. Dinler Arası Diyalog, Vatikan’ın diğer dinler özellikle Müslümanlar arasında Hıristiyan misyonerliği yapmak için başlattığı bir projedir. Bu projenin Türkiye’deki baş aktörü Fethullah Gülen ve cemaatidir. FETÖ bu projeye bütün kurumlarıyla dört elle sarılmış ve adeta Papa’nın sadık bir yardımcısı olarak hizmet etmiştir.” [2]

Peki, Türkiye’de 1980 ve 90’larda yapılan “Dinler Arası Diyalog” toplantılarında ne yapılıyor ve İslam dini için ne gibi söylemler arkasında nasıl bir nihai maksat güdülüyordu? [3]

Bu süreçte, İslam dininin içini boşaltmak maksadıyla, “Dinler Arası Diyalog” ve “İbrahimi Dinler” söylemi üzerinden yaptıkları perdeleme ile, İslam İnancının akidelerini sulandırmak suretiyle ve sözde Hristiyan (gerçekte bozulmuş haliyle modern bir Pagan inancına ve hatta ateizm bataklığına saplanmış) batı ülkelerinin, istihbarat teşkilatlarının maşası veya aparatı olmak suretiyle,  özellikle Sünni mezhebe mensup Müslümanların yaşam tarzlarını adeta “Sosyolojik Savaş[4] ile yıpratma yoluna gitmişlerdir. Türkiye ve İslam dünyası, alt kimlik fay hatlarının ürettiği sosyolojik depremlerle sarsılıyor. Bu sarsıntıların kaynağında ise kimlikleri, kimlikler arası ilişkileri, dayanışmaları yıkıma uğratarak farklı kimlikleri birbirlerine karşı –Amin Maalouf’un tabiriyle– “Ölümcül kimlikler”e dönüştüren bir savaş türü yatıyor. Bu savaş türü, sosyoloji disiplinini, toplumsal olayları sadece açıklayan bir bilim olarak değil, kurgulayan ve yöneten bir bilim dalı olarak da kurnazca kullanıyor. 

Peki Türkiye ve İslam dünyası ne tür bir tehlikeli  saldırı ile karşı karşıya bulunduğunun farkında mı?

Buraya kadar “Dinler Arası Diyalog” martavalının İslam Dini’ne yönelik tehlikesini dile getirdik. Ancak, turpun büyüğü heybenin diğer gözünde.

Yani, Patrik Efendi’nin, Bahreyn’deki forumda ettiği sözlerden (son dönemde ABD- Fransız – İngiliz’lerin Yunanistan’ı kışkırtmasına paralel olarak, Türkiye’nin Trakya topraklarının Yunan’a verilmesini sağlamak ve) İstanbul’un Avrupa Yakasında Vatikan benzeri bir Patriklik (Ecumenopolis isminde bir Bölge devletçiği) ilan etmenin rüyalarını gördüğünü anlıyoruz.

Bartholomeos, o toplantıya Konstantinopolis - Yeni Roma Başpiskoposu Ekümenik Patrik  sıfatıyla katılıyor. Burada Millete asıl acı veren olay, Türk Büyükelçi’nin de toplantıda olması ve açıktan bir tepki göstermemiş olmasıdır.

 

Yeni Roma Başpiskoposu Ekümenik Patrik [5]

Dünya basınında haber şu şekilde servis ediliyordu:

[“Ekümenik Patrik Bartholomeo, “Diyalog için Bahreyn Forumu: İnsanların Bir Arada Yaşaması İçin Doğu ve Batı” isimli konferansta yaptığı konuşmada, “Ortodoks Hristiyanlığın diğer dinler ve mezheplerle uzun bir birlikte yaşama deneyimi vardır” dedi.

Fatih Kaymakamlığına bağlı bir kilisenin Başpiskoposu Bahreyn’de kendini şu sıfatla tanıtıyor: “Konstantinopolis – Yeni Roma’nın Başpiskoposu ve Ekümenik Patrik

Bu Patrik hakkında “Devletin bölünmez bütünlüğüne karşı faaliyet yürütmekten” derhal soruşturma açılıp;

  • Konstantinopolis neresi?
  • Yeni Roma Devleti neresi?
  • Ekümenik kim? diye sorulmalı!
  • Pasaportu iptal edilmeli!
  • Batı Trakya Türk Topraklarında seçilmiş Müslüman Türk müftüye yapılan muamele, mütekabiliyet esasına göre bu papaza da yapılmalıdır!
  • Bu sıfat ve yakıştırmaları kullanması yasaklanmalıdır!
  • Bu konuyu gündem yapmak her vatanperverin boynunun borcudur diye düşünüyorum!

Hayal budur!!! İSTANBUL’DA Vatikan benzeri EKÜMENİK BİR  DEVLET!! EKÜMENOPOLİS!! Uyanalım artık Allah aşkına!!]                                                                                                 

Yazımda alıntı yaptığım Cihat Amiralimizin de ifade ettiği üzere, “Bu Türk Vatandaşlığı hakkını taşıyamayan kendini bilmeyene tepkimiz mutlaka olmalı; Papaza yeri dar edilmelidir. Bu papaz dünyanın neresinde olursa olsun, yaşadığı toprağın, ülkenin, milletin ve devletin aleyhinde bir kelime söyleyememelidir. Daha hesabı seyahat dönüşünde hava alanında sorulmaya başlanmalıydı.” [6]

………………………………………………………………………….

Ben de diyorum ki:

Şimdi iğneyi papaza, ama biraz da çuvaldızı kendimize batıralım:

Milletçe ve Devletçe “KENDİNE GEL, EY PAPAZ EFENDİ!” diye haykırmalıyız.

Bu defa daha erken uyanalım da, tarih tekerrür etmesin. 15 Temmuz 2016 öncesi, yukarıda adı geçen darbeci örgütün unsurları olduğunu sonradan anladığımız kişilerin çoğunun, İstanbul’un Avrupa yakasındaki mallarını mülklerini satarak ülkeyi bir an önce  terk etmeye başladıklarını hatırlayınca, herhalde birlikte icra ettikleri Dinler Arası Diyalog toplantılarından aldıkları feyizden (!) olsa gerek,   Patrik Efendi’nin dava arkadaşları gibi davrandıklarını, düşledikleri sözde ”Ecumenopolis” diye papazın tanımladığı İstanbul’un Avrupa yakasındaki gayrimenkullerini  sattıklarını ve ülkemizi terk ettiklerini gördük. Sonra 15 Temmuz 2016’daki kanlı darbe girişiminde, 15 Temmuz  Şehitler (eski ismiyle Boğaziçi) Köprüsünü keserek, adeta batılı dostlarıyla ileriye dönük hayallerini gerçekleştirmeye teşebbüs etmişlerdi. Güya, darbede başarılı olsalardı, şimdilerde  ”Ecumenopolis” diye adlandırdıkları bölge olan  Avrupa yakasını onlara hediye edeceklerdi.

15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’i işgal etmesine kadar, Türk Milleti, (tabii ki burada, Türk Milletinin ta 1877-78’lerde başlayıp,  Şanlı Çanakkale Savunmasını da içine alan, vatanımızın ve milletimizin adeta tamamıyla neredeyse yok olması ile sonuçlanmasına ramak kalınan 1. Dünya Savaşından bitap düşmüş bir şekilde çıkmış,  yüzbinlerce şehit ve gazi vermiş, öksüz çocuklarıyla, fakir – bitap düşmüş olduğu gerçeğini saklı tutarsak) sanki kara ve deniz sınırlarında hiçbir şey yokmuş gibi, tarlasına – bağına bahçesine gidiyor; işine – gücüne bakıyordu. Gelmekte olan düşman işgalini görmezden geliyordu. Ne zaman ki, ekin tarlalarının Yunanlılar tarafından yakılması,  köylerin – şehirlerin işgali başlayınca, milletin aklı başına geldi ve derhal Ege & Marmara kıyılarındaki efelerin teşkil ettiği küçük direniş unsurlarıyla Kuva-i Milliye birliklerini kurmaya başladı. 

Meselenin gündemde tutulması tüm Türk Milletinin her ferdinin ve milli STK’larının da meselesi olmalıdır.

Bu defa, Allah bizi gaflete düşmekten korusun.

Ali COŞAR-Stratejist

İstanbul – 13 Kasım 2022

 

[1] Türkiye’de Müslüman-Hristiyan Diyaloğu ve FETÖ’nün Diyalog İştiyakının Nedenleri - Yrd. Doç. Dr. Hamza ÜZÜM

[2]  Türkiye’de Müslüman-Hristiyan Diyaloğu ve FETÖ’nün Diyalog İştiyakının Nedenleri - Yrd. Doç. Dr. Hamza ÜZÜM- 2017

[3] https://www.igdir.edu.tr/Addons/Resmi/Files/Publications/65/feto-gercegi.pdf  Fethullahçı Terör Örgütü Gerçeği - Doç Dr. Ali KUYAKSİL- ORION KİTABEVİ

[4] Sosyolojik Savaş -Çağlayan Yusuf - Timaş Yayınları – İstanbul 2019 https://www.idefix.com/Kitap/Sosyolojik-Savas/Yusuf-Caglayan/Arastirma-Tarih/Politika-Arastirma/Dunya-Politika-

[5] Müstafi Tüm Amiral Cihat Yaycı: “Fener Rum Metropoliti'ne Batı Trakya seçilmiş Türk müftülerine yapılan muamelenin aynısı yapılmalıdır” https://seslimakale.com.tr/videodetay/cihat-yayci--fener-rum-metropolitine-bati-trakya-secilmis-turk-muftulerine-yapilan-muamelenin-aynisi-yapilmalidir.”

[6] Müstafi Tüm Amiral Cihat Yaycı : “Fener Rum Metropoliti'ne Batı Trakya seçilmiş Türk müftülerine yapılan muamelenin aynısı yapılmalıdır” https://seslimakale.com.tr/videodetay/cihat-yayci--fener-rum-metropolitine-bati-trakya-secilmis-turk-muftulerine-yapilan-muamelenin-aynisi-yapilmalidir.”

Okunma 837 defa Son Düzenlenme Salı, 31 Ocak 2023 17:03