Cuma, 08 Nisan 2016 00:00

Kafkasya’nın açık hesabı: Dağlık Karabağ

Yazan
Öğeyi Oyla
(2 oy)
Azerbaycan - Ermenistan Azerbaycan - Ermenistan Aljazeera

Son günlerde ısınan Azerbaycan Ermenistan sorunu 100 yıllık geçmişi göz ardı edildiğinde anlaşılması mümkün olmayan bir problem olarak karşımıza çıkıyor. Sorunun tarihi köklerini özetle ele alan 9 Ağustos 2014 tarihli Aljazeera haberi konuyu daha iyi anlamamıza destek oluyor;

Kökenleri yaklaşık yüz yıl öncesine dayanan sorun, 1992'de Azerbaycan ile Ermenistan'ı savaşa sürükledi. İki ülke, 1994'te biten savaş sonrası sadece ateşkes anlaşması imzaladığı için hâlâ resmen savaş halinde. Bölge o günden bu yana Ermenistan işgali altında.

Güney Kafkasya’da 4 bin 400 kilometrekarelik bir alanı kapsayan Dağlık Karabağ (Yukarı Karabağ), Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki en büyük sorun olarak yıllardır çözüm bekliyor. Bugün sadece Karabağ’da değil, çevresindeki yedi bölgede Ermenistan işgali sürüyor. Karabağ’ın çevresinde rayon olarak adlandırılan bu bölgelerde yerleşim yok, sadece Ermenistan askerleri bulunuyor.

Karabağ üzerindeki çatışma, tarihsel kökenleri bulunsa da, esasen 20. yüzyıl başında Ermeniler ile Azeriler arasında çıkan toprak paylaşımı mücadelesine dayanıyor.

Azerbaycan ve Ermenistan’ın 1922’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne katılmasıyla Dağlık Karabağ, kabullenilmiş görünen, ancak Ermeniler tarafından benimsenmeyen bir yapıya evrildi. 1923’te Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı otonom bölge statüsü verilen Dağlık Karabağ'da, bölgede yaşayan etnik Ermenilerin, Azerbaycan yönetiminden duydukları rahatsızlığı zaman zaman gündeme getirmelerine rağmen, Sovyet sisteminin durma noktasına geldiği 1980’lerin sonuna kadar statüko korundu.

Sovyetler Birliği’nin son lideri Mihail Gorbaçov’un tıkanan sistemin önünü açmak için 1985’te başlattığı açıklık (glasnost) ve yeniden yapılanma (perestroika) süreciyle beraber, Kafkasya’nın bütün sorunlu alanları gibi Dağlık Karabağ da gün ışığına çıktı.

Stepanakert2012Dağlık Karabağ'ın en büyük kenti olan Hankendi (Ermenice ismi Stepanakert), Dağlık Karabağ'ın idari merkezi konumunda. [Flickriver.com] 

Sovyet yönetiminin her geçen gün zayıflayan otoritesini değerlendiren Dağlık Karabağ Otonom Yönetimi, 1988’de Ermenistan Cumhuriyeti’ne bağlanmayı talep etti. Bu talep karşılık bulmazken Azerbaycan ile Ermenistan’ın 1991’de bağımsızlıklarını ilan etmelerinin akabinde Dağlık Karabağ Ermenilerinin ayrılma girişimleri de yoğunlaştı.

Bu dönemde Karabağ'daki Azeri nüfusu zorunlu göçler nedeniyle yüzde 20'ye kadar düşmüştü. 10 Aralık 1991’de yapılan ve bölgede kalan Azerilerin boykot ettiği referandumda Ermeniler, Azerbaycan’dan ayrılmak için oy kullandı. Referandumun ardından Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığı ilan edildi, ancak bu girişim uluslararası toplumda karşılık bulmadı.

Ermenistan ordusunun desteklediği Dağlık Karabağ Ermenileri ile bölgede yaşayan Azeriler arasındaki gerilim, bağımsızlık ilanıyla gittikçe yükseldi. Çıkan çatışmalar, 1992’de Ermenistan ordusu ve Dağlık Karabağlı Ermeniler ile Azerbaycan ordusu arasında sıcak savaşa dönüştü. Kafkasya coğrafyasında Sovyet sonrası dönemin ilk büyük çatışması konumundaki Dağlık Karabağ Savaşı, 1994’te son buldu. Savaş nedeniyle yaklaşık 30 bin kişi hayatını kaybetti. Dağlık Karabağlı Ermeniler, savaş sonunda bölgenin tümünün kontrolünü ele geçirdikleri gibi komşu yedi bölgeyi (rayon) de işgal ettiler. Böylelikle Dağlık Karabağ ile Azerbaycan'ın doğrudan temas noktaları oldukça sınırlandı.

Ermenilerin, Dağlık Karabağ’ı da içine alan Azeri topraklarının yüzde 20’sini işgaliyle, yüzbinlerce Azeri mülteci durumuna düştü (Uluslararası kaynaklara göre yaklaşık 600 bin, Azeri kaynaklara göre 1 milyon). Çoğunluğu Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye göç eden ve zor koşullarda hayat mücadelesi veren Dağlık Karabağlı Azeri mülteciler, doğup büyüdükleri topraklara geri dönmek için çatışmanın çözümlenmesini bekliyorlar.

Arabulucu: Minsk Grubu

Azerbaycan ve Ermenistan’ın Ocak 1992’de o zamanki adıyla Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı’na (günümüzde AGİT) üye olmasıyla birlikte Karabağ Sorunu uluslararası boyut kazandı. Arabulucu görevi üstlenen AGİT, 24 Mart 1992’de konuyu araştırmak üzere bölgeye bir heyet gönderilmesini ve Minsk Grubu’nun kurulmasını önerdi. 1994’te resmiyet kazanan Minsk Grubu’nun eşbaşkanlığını Fransa, Rusya ve ABD yapıyor. Grubun diğer üyeleri Türkiye, Almanya, İtalya, Portekiz, Hollanda, Belarus, İsveç ve Finlandiya.

Minsk Grubu, Karabağ Sorunu’nun müzakere yoluyla çözümü amacıyla ikili ve çoklu görüşmeler sürdürüyor, taraflara çözüm önerileri sunuyor. 20 yılda birçok farklı plan müzakere edildi. Minsk Grubu'nun 29 Kasım 2007'de Madrid'de taraflara sunduğu öneriler uzlaşıya en yakın plan oldu. 2009'da yenilenen ve Madrid Prensipleri olarak adlandırılan plan şu maddeleri içeriyordu:

- Dağlık Karabağ'ın çevresindeki işgal edilmiş bölgelerin Azerbaycan kontrolüne bırakılması,
- Dağlık Karabağ'a güvenliğini ve kendi yönetimi garanti edecek şekilde ara bir statü verilmesini ve nihai statüsünün daha sonra belirlenmesi,
- Ermenistan ile Dağlık Karabağ’ın irtibatını sağlayan koridorun açılması,
- Yerlerinden edilmiş kişilerin topraklarına dönmesi,
- Barış gücünün işlevini yerine getirecek şekilde uluslararası güvence sağlanması.

Aliyev - Sarkisyan
Azerbaycan (solda) ve Ermenistan liderleri, Dağlık Karabağ meselesini görüşmek için zaman zaman bir araya geliyorlar. [Fotoğraf: AA]

‘Donmuş çatışma’

Dağlık Karabağ sorunu akademik çevrelerde yıllardır 'donmuş çatışma' olarak nitelendiriliyor. Aralıklarla devam eden çözüm müzakerelerine rağmen hem Dağlık Karabağ-Azerbaycan temas hattında hem de Azerbaycan-Ermenistan sınırında, karşılıklı ateşkes ihlalleri sık sık tekrarlanıyor. Her iki taraftan da birkaç askerin ölmesi ve/veya yaralanması ile sonuçlanan bu tür sınır çatışmaları, Ermeni ve Azeri liderlerinin müzakere masasından sürekli uzlaşmadan kalkmalarının ardından hız kazandı.

2014'ün Ağustos ayında 20 yılın en kanlı çatışmaları yaşandı. Dağlık Karabağ sınırında iki gün süren çatışmalarda 13 Azerbaycan askeri öldü. Ermenistan Savunma Bakanlığı da 20 askerinin öldüğünü açıkladı.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve Minsk Grubu, artan çatışmalar üzerine, Azerbaycan ve Ermenistan arasında kalıcı çözüm için müzakerelerin yeniden başlatılması çağrısı yaptı.

Dağlık Karabağ ve Türkiye-Ermenistan ilişkileri

Dağlık Karabağ meselesi, Azerbaycan ile Ermenistan’ı savaşın eşiğinde tutması kadar, Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkilerinin normalleşmesi açısından da kilit bir rol oynuyor. Dağlık Karabağ’ın Ermeni güçlerince işgali üzerine Türkiye, 1993’te Ermenistan ile arasındaki sınırı kapatmış ve bu ülke ile diplomatik ilişkilerini dondurmuştu. Dağlık Karabağ üzerindeki Ermeni işgalinin sona ermesini, bir devlet politikası olarak, sınırın açılması için şart koşan Türkiye, 2003 yılında iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde bu yaklaşımı değiştirme yönünde adımlar attı.

Türkiye Ermenistan protokol

Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi için 2009'da imzalanan protokoller, Dağlık Karabağ meselesi nedeniyle akim kaldı. [Reuters]

AKP yönetimindeki Türkiye’nin 2000’lerin ikinci yarısındaki dış politikasına damga vuran 'komşularla sıfır sorun' politikası çerçevesinde, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için 2008 yılında harekete geçildi. Uzun müzakerelerin ardından 10 Ekim 2009'da İsviçre'nin Zürih kentinde, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Ermeni mevkidaşı Edward Nalbandyan tarafından, "Türkiye Cumhuriyeti ile Ermenistan Cumhuriyeti Arasında Diplomatik İlişkilerin Kurulmasına Dair Protokol" imzalandı. AGİT Minsk Grubu üyeleri Fransa, Rusya ve ABD'nin dışişleri bakanlarının da katıldığı imza töreni ve sonrasında özellikle Türk yetkililerin, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin kısa sürede normalleşmesini umdukları doğrultusundaki açıklamaları, meselenin halline dair uluslararası kamuoyunda beklentileri yükseltti.

Söz konusu protokol, 1993’te ka­pa­tı­lan sı­nı­rın açıl­ma­sı ve Ana­do­lu’da ya­şa­yan Er­me­ni­le­rin 1915’te Os­man­lı Türk­le­ri ta­ra­fın­dan 'soy­kı­rı­ma uğ­ra­tıl­dı­ğı' id­di­ala­rıy­la il­gi­li bir ko­mis­yon ku­rul­ma­sı­nı içer­en bir 'yol haritası' öngörüyordu. Türk kamuoyu ile Azerbaycan yönetiminin, Dağlık Karabağ sorununun çözümünü içermemesi; Ermeni kamuoyunun ise Türkiye'nin 1915'te Ermenilere 'soykırım' yapıldığını kabul etmesini zorunlu kılmaması nedeniyle büyük tepki gösterdiği protokol, Türkiye ve Ermenistan meclislerinde onaylanmadı ve yürürlüğe girmedi. AK Parti yönetimi de, Dağlık Karabağ meselesinin çözülmesini ilişkilerin normalleşmesinin koşulu sayan, Türkiye’nin geleneksel politikasına geri döndü. Türk dış politikasında köklü değişiklikleri beraberinde getiren 'komşularla sıfır sorun' politikası da 2011’de Suriye’de rejim karşıtı eylemlerin başlamasıyla fiilen sona erdi.

Dağlık Karabağ sorununa ek olarak Ermeni soykırımı iddiaları da, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin önündeki en büyük engellerden biri olarak duruyor. Batı ülkelerinde yaşayan Ermeni diasporası, Birinci Dünya Savaşı sırasında Anadolu’da yaşayan Ermenilere dönemin Osmanlı İmparatorluğu yöneticileri tarafından 'soykırım yapıldığı' iddiasını, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerine kabul ettirmek için yıllardır büyük çaba sarf ediyor. Başta Fransa olmak üzere birçok Avrupa ülkesi, Ermenilerin soykırıma uğradığına dair çeşitli yasalar çıkarıyor; soykırım iddialarını reddeden Ankara ise 1915 yılındaki olayları tehcir olarak tanımlıyor, Birinci Dünya Savaşı'nda Anadolu coğrafyasında Türkler ile Ermeniler arasında yaşananların araştırılması için Türkiye'nin arşivlerini açmaya hazır olduğunu vurguluyor.

Bu konuda Türkiye'den en önemli adım 2014'te geldi. Başbakan Tayyip Erdoğan, Ermeni tehcirinin yıldönümü öncesi 9 dilde taziye mesajı yayınladı. Açıklamada “Ermenilerin acılarını anmalarını anlamak ve paylaşmak bir insanlık vazifesidir” denildi. 

Kaynaklar: http://www.aljazeera.com.tr/dosya/kafkasyanin-acik-hesabi-daglik-karabag

Okunma 4490 defa Son Düzenlenme Pazartesi, 26 Ekim 2020 15:34
Yorum eklemek için giriş yapın