Bu bildiride, İslam Ülkelerinin Ortak Savunma Sanayi İşbirliğini oluşturulması kapsamında, bu ülkelerinin çoğunun yer aldığı ana coğrafya olarak, ‘’ASRİCA’’ ülkeleri nezdinde, harp silah ve araçlarının üretimi yanında, askerlik sanatının bir hizmet sektörü uygulaması olarak, ‘’Savunma Hizmet Endüstrisi’’ kavramı şeklinde ortaya konularak, bu faaliyetin her bir İslam ülkesinde giderek yaygınlaşmasını; devletlerin kontrolü altında, yasal bir zemine oturtularak, mevzuat içine alınmaları, ve bu şirketlere İslam Ülkeleri savunma sanayi işbirliği ortamını geliştirmede bir katalizör rolü yüklenmesi gerektiğine, yönelik çabalara değinilecektir.
Türkiye Cumhuriyeti 1923’den günümüze kadar geçen sürede, daha evvel hiç olmadığı bir seviyede, konumlandığı coğrafyada, bölgesinde önemli bir güç; küresel ölçekte de giderek yükselen bir oyun kurucu devlet olma yolunda çok önemli adımlar atmaktadır. Bilhassa 2003’ten itibaren her geçen yıl, küresel ekonomik krizlere, emperyal devletlerin ekonomik ve finansal operasyonlarına maruz kalmış olmasına rağmen yükselmektedir.
Mefkûresinde Birlik ve Beraberlik olan Büyük Türk Milleti..
Aşağıda sizinle Kazakistan’daki iç kavganın durdurulmasına dönük önerilerimizi içeren basın acıkmamızı paylaşacağım…
Adriyatik’ten Japon Denizine,
Finlandiya’dan Hindistan’a…
Gittiği her coğrafyaya barış, adalet ve medeniyet nurları götüren Büyük Türk Milleti’nin tarihin en derininden bu güne dâima bağımsız kalmış boylarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Yöneticileri ve Halkına…
Türkiye’ye 61 yıldan beri ABD’nin darbelerine maruz kalmaktadır. Daha önce sadece askeri darbeler yapılırken özellikle 28 Şubat 1997 yılında yoğun ekonomik müdahaleler de başlamıştır. 15 Temmuz 2016 askeri darbesinin halk tarafından bastırılması sonucunda şimdilik sadece ekonomik ve siyasi darbelere başvurulmaktadır.
Bu konuda akademik olarak ciddi bir çalışma henüz yapılmamıştır. Zira önemli üniversitelerimizin bir kısmı hala ABD’nin kontrolünde faşizan yapıyı muhafaza etmektedir. Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kanunlarımıza uygun olarak atadığı rektörler ABD’nin etkisi altındaki Boğaziçi Üniversitesinde tanınmamaktadır. Yıllardan beri yerleşik faşist zihniyet devlet üniversitelerini bile kontrol edecek duruma ulaşmıştır.
Türkiye değil! Dünya dört gencin etrafında kenetlendi. Fatih Camii avlusu her kesimden, her cemaatten, her cemiyetten ve her kurumdan yüzlerce insanın kenetlendiği bir şehitler kervanına tanıklık etti.
Bu elim kazayı duyduğumuzda ümmetçe hüzne büründük. Ümmetin her bir ferdi gözyaşlarına boğuldu.
Bizde bu anlamda dört gencimizin ortak buluşma noktası İHH İnsani Yardım Vakfına baş sağlığına gittik. Aradan günler geçmesine karşın İHH Genel Merkezinin onlarca misafire ev sahipliği yaptığına tanıklık ettik.
Ülkemizde ne zaman hayırlı işler yapmaya kalkan birileri olsa ya ortadan kaldırılır ya da itibar suikastına uğrar.
Daha birkaç gün önce İHH Gönüllüsü dört kahraman gencimiz Bursa yolu üzerinde geçirdikleri elim bir trafik kazasıyla şehit olunca akla geçmiş teknoloji cinayetleri geldi.
ASELSAN mühendislerine yapılan suikastler, THY’nin Isparta Uçağının düşürülerek suikasta uğrayan Türk Bilim insanları, Hablemitoğlu, Eşref Bitlis Suikastleri…
Bunların hepsi Türkiye’nin yükselen ülküsüne vurulan birer darbeydi.
Ancak başaramadılar. Bir ölür bin diriliriz diyen bilim kahramanları ortaya koydukları teknoloji ile Türkün makus talihini kırdılar.
Bazı asker ve komutanların milletin gönlünde taht kurması sebepsiz değildir. Komuta ettiği askerlerinin canlarını kendi canı kadar değerli görüp askerin başında ön saflarda savaşan çok sayıda komutan vardır. Bu insanların başında ise Hazreti Muhammed (asm) gelmektedir.
Bu konuyu biraz açmakta yarar vardır. Zira kendisine bağlı bütün askerlerin öldüğü ve tek başına kurtulmuş komutanlara da rastlayabiliyoruz.
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın Kur’an’dan sonra en büyük mucizesi, kendi zatıdır. Yani onda toplanmış yüksek ahlak ve fazilettir ki her bir haslette en yüksek tabakada olduğuna, dost ve düşman ittifak etmişlerdir. Hatta şecaat ve cengaverlikte bir kahraman olan Hazreti Ali, sık sık onun bu halini örnek vererek şöyle demiştir:
“Harbin dehşetlendiği vakit, biz Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın arkasına iltica edip sığınıyorduk” (Ahmed bin Hanbel, Müsned 1,86)
İslam’ın en cengaver kavmi olan Türk milletinde de benzeri şekilde komutan ve liderlere sık sık rastlanmıştır. Tarihimizden ibretli iki örnek sunarak bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Birinci Dünya Savaşı öncesi Osmanlı ve Türk tarihini etkileyen en önemli olaylardan biri İngiliz istihbaratının desteklediği Mahmut Şevket Paşa suikastıdır. Bu suikastın hedefi ittihatçıları rehber adamlardan yoksun kılmak devletin acemilerin eline geçmesini sağlamaktı. Bu suikast ile Osmanlı Ordusu tecrübeli bir komutanını kaybetmiştir. 1913‘te yapılan Mahmut Şevket Paşa suikastında İngiltere Sefaretin başrolü açıkça ortaya çıkınca entrikacı istihbaratçılar “istenmeyen adam” ilan edilerek ülkeden uzaklaştırıldı. Ancak İngiltere bu suikastla Osmanlı Devletini boşluğa sürükleyerek geminin dümen kullanmasını bilmeyen adamların ele geçirmesini sağladı.
HARİTA: 5 Wilson’un 1918 yılında çizdiği haritada, İzmir’in Yunanistan’a verileceğine dair bir işaret yoktur. Kürdistan bu günkü Türkiye sınırları dışında gösterilmiştir. Bu haritada Limni ve Meis adası bizde görülüyor. Yeşil ile işaretlenmiş yerlerde küçük Hıristiyan veya küçük devletleri kurmayı öngörüyorlar.
Batının daha doğrusu dünya çapında Mason teşkilatlarıyla desteklenen ve İngiliz istihbaratının yönlendirdiği bütün büyüme projeleri yıkım ile dağılma ile sonuçlanmıştır. Öyle bir dağılma ki; moleküllerine kadar dağılma…
İngiliz istihbaratının adamları size bağımsız olacaksınız, büyüyeceksiniz diyorsa, bilin ki paramparça olacaksınız, birbirinizi yiyeceksiniz asla iflah olmayacaksınız.
İngiliz istihbaratı bir taraftan o toplumun büyük emelini temsil eden ana ideolojiyi desteklerken, onun karşısına kendi ana hedefini esas alan ideolojileri de destekler. Mesela Panislamizmi desteklerken, Muhammed Abduh, Cemalettin Afgani, gibi şahıslar üzerinden dinde modernizmi teşvik ediyor aynı zamanda bu zatların ağzından Hilafetin Türklerden alınıp Araplara verileceğini de telaffuz ettiriyorlardı. Aynı şahısları Hindistan’da İngiliz otoritesine zarar verir diye Hindistan’a sokmuyor. İşin ilginç tarafı Panislamizm fikrinin Osmanlı aydınları içinden çıkmamış olmasıdır. Bu kavram, İttihadı-ı İslam mevhumu adıyla Pan-İslam olarak İngilizceye tercümesi ilk defa 19 Ocak 1882 tarihli The Times’da yayınlanan bir makalede yer almıştır. Bu ifadenin Fransızca tercümesi de M.G. Charmes adlı bir şahıs tarafından, Des Deux Mondes’de 1881 yılı sonlarında kullanılmış ve Fransız yazar mezkûr makalede bu hareketi 1870 yılına kadar götürmüştür[1]. (5) Yani Müslümanların birleşmesi projesi batı merkezlidir. Müslümanlara cazip gelecek isim ve misyon. Günümüzde İŞİD- DEAŞ (Irak-Şam İslam Devleti) teşkilatlarında olduğu gibi sözde Müslümanları birleştiriyor, sözde halifelik kuruyor, sözde İslam devleti kuruyor.(!)
Önceki iki makalede, batı düşüncesinin doğuya karşı nasıl işlediğini uzun uzadiye anlattık. Anglosakson düşüncesi ile Latin düşüncesinin farklı olduğunu ancak her ikisinin bakış açısının da kibir ile kendilerini üstün görmek mantığı ile süslü olduğunu belirttik. Anglosakson ekolünün ABD kanadı biraz daha kaba, paldır küldür, İngiliz ekolünün ise daha ince olduğunu belirtmeliyiz. Bu ekolün Latin ekolüne göre ikinci bir ayrı özelliği de şudur: Anglosakson ekol Hegelist mantığa göre düşünür, harekât planını düalist mantık sarmalına göre yapar. Yani “zıddını-hasmını-“ kendi yaratır.
Anglosakson yani Amerikan ekolünün kabalığına bir örnek vermek gerekirse daha geçtiğimiz günlerde ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Mike Pompeo bir açıklama yaptı dedi ki; Batı Şeria, "İsrail halkının haklı vatanıdır." İsrail’in eski Adalet Bakanı ve Yeni Sağ Partisi lideri Ayelet Şaked ‘Yahudi halkının kadim vatanlarında yaşamaya yasal ve ahlaki hakları vardır.’ Demişti. Bu iki demeç arasında ne fark var? Kabalık, dik kafalılık ve anlayışsızlık bakımından hiçbir düşünce tarzı Amerikan düşünce tarzı ile yarışamaz. (Tam bir öküz denebilir.)
Anglosakson-İngiliz istihbarat ekolünde (intelligence) entilicans akıl demek, zekâ demek. Peki, akıl ne demek: duyum, algı, hafıza, temsil, düşünme, hayal gücü, problem çözme yeteneği olarak ifade edilen insan tasavvuru, insanın düşünme kabiliyeti olarak ifade edilebilir.