CIA-NATO çetesi 90’lı yılların başında Ilımlı İslam Projesi kapsamında Türkiye’de Laik – Seküler kesimi kamusal alanda “İslam’ı çağrıştıracak tüm sembollerin yasaklanması ve kamu görevlerinde Müslümanların görev almasına son verilmesi”nin zamanının geldiğine ikna etti.[i]
Böylelikle bir taşla iki kuş vurulacaktı;
Kısaca 28 Şubat olarak anılan postmodern darbe mütedeyyin kesimde ciddi travmalara sebep olurken, Laik – Seküler kesimin zafer sarhoşluğundan acı ile uyanması da çok uzun sürmedi. Balyoz ve Ergenekon gibi davalarla FETÖ tarafından TSK’dan tahliye edilmeye başlandılar. Yani elleri ile büyüttükleri yılan onları da sokmaya başlamıştı.
Dine ve dindarlara her daim düşman olan Laik – Seküler camia Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşlarının büyük çoğunluğunu oluşturan mütedeyyin kesimin kendilerine düşmanlık beslemediğini hiç bir zaman idrak edemedi.
Birinci Dünya Savaşından sonra yıkılan son İslam Devleti Osmanlı’nın ardında Ortadoğu ve Afrika da kan ve gözyaşı dinmedi.
Savaşın galipleri ortaya çıkan devletçikleri bir bir işgal ederek tüm yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürdüler.
Güç ve siyasi iktidarın kendilerinden başka devletlere geçmemesi için BM “Birleşmiş Milletler” adı altında bir birlik kurdular. NATO ve Varşova Paktı adı altında iki kutuplu dünya oluşturarak ekonomik kazanımların oklarını kedilerine çevirdiler.
İslam coğrafyası, sistemli bir terör kuşatmasına alınmıştır. Özellikle son çeyrek asırda, ardı ardına çok taşeronlu terör cepheleri açıldı. Farklı mezhep ve ırklar, birbirinin boğazına sarılacak hale getirildi. Mefkuresi ve bütünlüğü parçalanan Müslümanların, dayanışma duygusu ve direniş potansiyelleri terörle törpüleniyor.
Türkiye’nin Libya’ya neden asker göndermesi gerektiğini Akit’e değerlendiren ASSAM Güvenlik ve Strateji Uzmanı Ersan Ergür, "Türkiye oraya savaşmaya, kan dökmeye gitmiyor. Türkiye oraya BM’nin tanıdığı hükümeti terör saldırılarından korumaya gidiyor." dedi.