Çarşamba, 01 Eylül 2021 09:21

Afganistan

Yazan
Öğeyi Oyla
(4 oy)

AFGANİSTAN İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER

Asya’nın kalbi olarak tanımlanan Afganistan’ın yüzölçümü 650.000 kilometrekaredir. Karasal, dağlık bir ülkedir Denize herhangi bir kıyısı yoktur. En yakın deniz 480 km güneydeki Umman denizidir. iklim olarak güney ve kuzey olmak üzere iki bölgeye ayrılmaktadır. Bu iki bölgeyi Hindukuş dağları ayrılmaktadır. Kuzey bölge genelde çok soğuk e çok karlıdır Güney bölge ise genellikle sıcak olmaktadır.

Afganistan Asya kıtasının ortalarında yer alan mütevazı bir ülkedir. Türkiye‟ye yakın olan yüzölçümü ile, bulunduğu bölgede çok önemli bir konuma sahip olan Afganistan; İran, Pakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan gibi Asya‟nın Müslüman ülkeleri ile komşudur. Toplam sınır uzunluğu 5529 kilometredir.  Pakistan ile sınır uzunluğu 2000 km, İran ile 936 km, Tacikistan 1206 km, Özbekistan 137 km, Türkmenistan 744 km, dağlık bir alanda yer alan Çin ile olan sınırı ise 76 km uzunluğundadır. Afganistan’da 34 il bulunmaktadır Büyük illeri Kabil, Kandahar, Mezarı şerif, Celalabat, Herat ve Kunduz’dur. Afganistan’ın resmi dilleri Peştuca, Darice(Farsça)dir. Nüfusu 35 milyondur. Ana etnik grupları Peştun, Tacik, Hazara ve Özbek'tir. Afganistan'ın ikinci büyük etnik grubunu Türkler oluşturmaktadır. Türk gruplarını, kuzeyde yogunlaşmış olan Özbekler, Türkmenler ve Kırgızlar teşkil etmektedir. Bunlar dışında diger küçük Türk grupları da Afganistan nüfusu içerisinde varlıgını sürdürmektedir.  Peştunlar, Tacikler, Özbekler, Türkmenler ve Kırgızlar çoğunlukla Sünni Müslümanlardır. Hazaralar ise çoğunlukla Şii Müslümanlardan oluşmaktadır. Para birimi Afgani ‘dir. 

AFGANİSTAN TARİHİ

Türklerin Afganistan ile ilişkileri; Gazneli Mahmut döneminde (999-1030) başlamış, Türk devleti olan Selçuklulardan sonra 1762 yılında Osmanlı Sultanı III. Mustafa ile devam etmiştir. Afgan ve Türk halkları tarihten günümüze ortak tarih, dil, kültür ve inanç havzasında tarihi ipek yolu güzergahında yaşamış olmanın ve ortak paydalar etrafında buluşmanın getirdiği yakınlıkla iki kardeş millet olarak tarih boyunca tarihin kırılma noktalarında daima dayanışma içerisinde olmuşlardır.

1. Dünya Harbi sonlarında 1918 yıllarında, Türkiye-Afganistan arasındaki dostluğun gelişmesinde Osmanlı Devletinin Erkan-ı Harbiye Reisi Enver Paşa ile eski 4. Ordu Komutanı ve Bahriye Nazırı Cemal Paşalarında katkıları olmuştur. Özellikle Almanya ve Fransa‟nın Afganistan‟ı tanımaları konusunda etkili olmuşlardır. Ayrıca Cemal Paşa, 1920 yılında 15 civarında Türk subayı ile birlikte Afganistan‟a gelmiş ve Afganistan Ordusunda öncelikle bir “Örnek Alay”ı oluşturmuştur. Osmanlı İmparatorluğu‟ndan beri, Türk  Afgan dostluğu zarara uğramamış ve iki tarafın çıkarları hiçbir zaman çatışmamıştır. 

1 Mart 1921 tarihinde Moskova’da imzalanan Türkiye-Afganistan dostluk ve işbirliği anlaşmasıyla tesis edilen Türkiye-Afganistan diplomatik ilişkileri, 100 yıllık münasebetleri geride bırakmış ve iki ülke arasında bir asır boyunca kayda değer bir sorun yaşanmamıştır. Afgan halkının Türk ulusal kurtuluş Savaşı’na verdiği destek nedeniyle Türk milletinin gönlünde özel bir yere sahip olduğu bilinmektedir. Benzer bir şekilde Amanullah Han döneminde Afganistan da Cumhuriyet dönemi devrimlerinden etkilenmiş ve Han, Mustafa Kemal Atatürk’ü örnek alan reformlar yapmaya çalışmıştır. Bahsi geçen dönemden itibaren iki ülke arasında tesis edilen olumlu ilişkiler, değişen her türlü şartlara rağmen halihazırda 100 yıllık bir zaman dilimini geride bırakırken değişmemiştir. Afganistan coğrafyasının küresel mücadelede Avrasya hâkimiyetini tesis etmek amacıyla yürütülen bir oyun sahası haline gelmesi, dostane ilişkiler açısından Ankara-Kabil hattındaki irtibatın daha da derinleştirilmesini gerektirmektedir. Afganistan, Doğu Asya’nın Batı’ya açılan kapısı olma itibariyle stratejik öneme sahip bir bölgede bulunmaktadır. Dolayısıyla büyük güçlerin çeşitli hesaplarına tanıklık etmekte; fakat bu da ülkede kalıcı istikrarın sağlanmasını zorlaştırmaktadır.

ABD, Çin’in Kuşak-Yol Projesi’nde önemli bir güzergâh ülkesi olan Afganistan’daki Amerikan unsurlarının çekilmesi halinde, buradaki güç boşluğunun Çin tarafından doldurulmasından endişelenmektedir. Rusya da bölgede etkin olmak istemektedir.  Türkiye ise Afganistan’a hiçbir zaman sömürgeci emellerle yaklaşmamıştır. Aksine her dönemde Türk karar alıcılar, güçlü ve istikrarlı bir Afganistan’ın Türkiye’nin çıkarlarına uygun olduğunu dile getirmişlerdir. Bu nedenle de Türkiye’nin kalkınma yardımı anlamında en çok yardımda bulunduğu ülke Afganistan’dır. Bu kapsamda Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ve Maarif Vakfı aracılığıyla Türkiye’nin bahse konu olan ülkede eğitim, sağlık ve altyapı gibi alanlarda çeşitli yardım faaliyetlerinde bulunduğu bilinmektedir. 2018-2020 aralığında Türkiye, Afganistan’ın kalkınma yardımlarına 150 milyon dolar ve NATO çerçevesindeki savunma yardımlarına da 60 milyon dolar destekte bulunmuştur.

Dahası Ankara, Afganistan’da kalıcı barışın tesis edilebilmesi için yürütülen süreçlere de aktif bir şekilde katkı sağlamış ve hatta insiyatif almıştır. Bu çerçevede Türkiye, ilk aşamada Afganistan ve Pakistan’la bir araya gelerek 2007 yılında “Üçlü Diyalog Grubu”nu kurmuş ve 2011 senesinde de “Asya’nın Kalbi-İstanbul Süreci” ile istikrarlı bir siyasi düzen kurulması amacıyla çalışmalar yapılmıştır. 

Her ne kadar günümüzde Batı dünyası ile Taliban arasında yürütülen müzakere süreci Taliban’ın sahada üstünlüğü ele geçirmesiyle sona erse de, taraflar arasındaki anlaşmazlıkların temaslar aracılığıyla aşılması son derece zor görünmektedir. Bu durum, bir yandan Afganistan’da istikrarsızlığın tekrar başlayabileceğine işaret etse de diğer taraftan Türkiye’nin arabuluculuk hususunda bir kez daha inisiyatif aldığı yeni bir süreci de beraberinde getirebilir. Çünkü Ankara’nın Kabil’le olan 100 yıllık dostluk ilişkilerinin yanı sıra Taliban’ın da NATO kuvvetlerine yaptığı saldırılarda Türk askerini hedef almadığı görülmektedir. Çünkü Türk askeri, NATO müdahalesi boyunca Afgan halkına karşı silahını ateşlememiş ve bu operasyonda görev alan 30.000 Türk, hiçbir suça karışmamıştır. Bu da Türk askeri ile Afgan halkı arasındaki iletişimi kolaylaştırmıştır. Taliban da Türk askerinin bu imajı nedeniyle Türk askerini hedef almaktan sakınmıştır.

SONUÇ

Afganistan’ın yeniden inşasında ve Doha’daki sürecin başarısız olması halinde yapılmak istenecek yeni barış görüşmelerinde, Türkiye’nin ön plana çıkması muhtemeldir. Böylesi bir gelişme hem Kabil yönetimi hem de Taliban açısından da en doğru seçenek olabilir. Çünkü Türkiye, İslamiyet’in radikalizme savrulmaksızın demokrasi içerisinde varlığını sürdürebildiği tek somut örnektir. Aynı zamanda Türkiye’nin hem Batı Dünyası’nın hem de İslam Dünyası’nın bir parçası olması; üstelik bunu yaparken sömürgeleşmeden milli varlığını da koruyabilmesi oldukça mühimdir. Zaten bu nedenle de Ankara, mazlum milletlerin rol modeli konumundadır.

“Türkiye, SON 30 YILDIR DOĞU VE BATI OKUMALARINI İYİ YAPARAK, EGEMEN GÜÇLERİN OYUNUNA GELMEDEN YEREL VE KÜRESEL BARIŞ İÇERİSİNDE VARLIĞINI SÜRDÜREN TEK İSLAM ÜLKESİDİR. (İslamiyet’in radikalizme savrulmaksızın demokrasi içerisinde varlığını sürdürebildiği tek somut örnektir.) Aynı zamanda Türkiye’nin hem Batı Dünyası’nın hem de İslam Dünyası’nın bir parçası olması; üstelik bunu yaparken  FİİLİ olarak sömürgeleşmeden VE İŞGALDEN UZAK şekilde milli varlığını da koruyabilmesi oldukça mühimdir. Zaten bu nedenle de Ankara, mazlum milletlerin rol modeli konumundadır.

Neticede Yeni Büyük Oyun çerçevesinde küresel hâkimiyet iddiasıyla, Afganistan’ı istikrarsızlaştıran ve istikrarsızlaştırmak isteyen aktörlerin muhtelif girişimlerinin konuşulduğu şu günlerde, ASSAM’ın “İslam Birliği ideali” çerçevesinde TÜRKİYE'nin bir şirket üzerinden olsa dahi  AFGANİSTANDA ROL ALMASI Türkiye-Afganistan ilişkilerinin daha da ileri bir seviyeye taşınması AÇISINDAN tarihsel bir zorunluluktur.”

                            Kemal Mete

         ASSAM Afganistan Masası Bşk.

 

Son Düzenlenme Perşembe, 02 Eylül 2021 10:16
Kemal METE

üye no.78

Yorum eklemek için giriş yapın