Pazartesi, 06 Ocak 2020 00:00

Farkındalık

Yazan
Öğeyi Oyla
(1 Oyla)

 Yüce Allah, şöyle buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim

“Hayır, Allah'ın nizamı onların sandığı gibi değildir! Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, biz onların yerine kendilerinden daha hayırlı insanlar getirmeye kadiriz. Bizim elimizden kurtulan, gücümüzün yetmediği hiçbir şey yoktur.” (Mearic, 70/40-41).

“Eğer topyekûn seferber olmazsanız, Allah sizi acı bir azaba uğratır ve sizin yerinize başka bir topluluk getirir de siz savaşa çıkmamakla Onun dinine zerrece zarar veremezsiniz. Çünkü Allah her şeye kadirdir.” (Tevbe, 9/39)

“Onları yaratan ve organlarını birbirine bağlayan ve onlara bu sağlam bünyeyi veren biziz. Dilediğimiz vakit elbette onların yerine başkalarını getirebiliriz.” (İnsan, 76/28)

___

Tehdidin farkında mıyız acaba?

Siyonist mitolojilerde “Cimri ve bencil Tanrı ‘ya karşı kendinizi koruyun” türü bir safsatadan bahsetmiyorum.

Yukarıdaki ayetler direkt olarak bize hitap ediyor; yani, bireysel olarak iman etmiş, namaz, oruç, hac ve zekât farizalarını yerine getiren, giderek daha fazla sayıda dini eğitim müfredatlı kurumlar açan biz “mümin” ‘lere…

Sahip olduğumuz manevi deryaya ve hatta maddi kaynaklara rağmen, evrensel hak ve adalet, bilim, sanat, teknoloji, askeri vb alanlarda dünyanın süper gücü olayorsak;

Hatta, zillete düşüyorsak, yukarıdaki ayetlerdeki tehdidin muhatabıyız.

Farkında mıyız acaba, ahirette, Rabbimiz tarafından atanmış hâkim ve savcı meleklerin kovuşturması esnasında, bize şunları soracaklar:

Ne kadar katma değer ürettin?

Ne kadar zanaat ürettin?

Ne gibi bilgi tefekkür ettin, ürettin?

Ne kadar kitap, bildiri, makale yazdın?

Ne kadar patent ürettin?

Ne kadar lisanslı know-how ürettin?

Global ekonomiye ne kadar katkıda bulundun?

Ne büyüklükte bir ekonomiyi tetikledin?

Ne kadar istihdam sahası ürettin?

Ne kadar “thing-tank” kuruluşu yaptın?

Ne kadar etkinlik gösterdin?

Ne gibi aktivist etkinlikler gösterdin?

İnsanlığa ne faydan oldu?

Birlik, beraberlik, cemaat oldun mu?

Zalime karşı, dilinle, elinle mukavemette bulundun mu; hiç olmazsa buğz ettin mi? . .

Yukarıdaki karnedeki notumuz düşük ise, “O hâlde, emrolunduğun gibi dosdoğru ol!...” (Hûd, 112) ayet-i kerimesinde arayalım cevabı.

Çünkü;

Ahlak ve davranışımızda güven vermiyoruz, (insanlar başta olmak üzere) başka canlılar bizden emin değil, model örnek olamıyoruz.

Özü, sözü bir değiliz; yalan söylüyoruz.

İşimizi düzgün ve kaliteli yapmıyoruz.

(İnsanlar başta olmak üzere) başka canlılara karşı sevgi beslemiyoruz; ötekileştiriyoruz; müsamahakâr değiliz.

Kendi menfaatlerimiz karşısında başkalarının kul hakkının kıymeti harbiyesi yok.

Sadece kendi paçamızı sıyırarak kurtuluşa ereceğimizi zannediyoruz.

Ve en önemlisi, adil değiliz.

Adalet, önce Rabbimize karşı adil olmakla başlar. Rabbimizin hakkını ne kadar teslim ediyoruz?

Rabbimize ne kadar güveniyor ve dayanıyoruz? Yüzyıllardır oluk oluk kan akan İslam coğrafyasında bu devranın bu şekilde süreceğine mi inanıyoruz? Elbet bir gün tersine dönecek. Biz olmazsak Rabbim başka ümmetler eliyle bu topraklarda süper güç yaratacak İnşa’Allah. Suçu emperyalistlere atmak yerine kendimize bakıp sorumluluğumuzu üstlenmeyi beceremediğimiz sürece Rabbimizin tehdidi ile karşı karşıyayız.

Diğer taraftan, Hint mistisizmi ve Antik Pers - Yunan mitoloji soslu rehavet telkinleri bizleri iyice dibe vuruyor. Kendi mesuliyetimizi üstlenmek yerine, bir kurtarıcı beklediğimizde; sorumluluğu ve aksiyonu Allah ‘a tevdi ettiğimizde; “Ya Musa demişlerdi, onlar orada bulundukça biz, oraya ebediyen giremeyiz. Sen, Rabbinle git, ikiniz çarpışın onlarla, biz burada oturup duracağız. (Maide 24)” ayeti kerimesinde kınanan Siyonistlerden ne farkımız olur?

Bütün bunların üzerine, ülkemizi ve İslam beldelerini hak üzerine yönetmeye; taş üstüne taş koymaya; küçücük dahi olsa fayda üretmeye çalışan tüm zaman ve mekânlardaki kahraman vatan evlatlarımızın ayağına, bilerek veya bilmeyerek çelme takmaya çalışıyorsak o zaman nice olur halimiz?

Hak için, küffar mevzilerine top güllesi, roket, füze uçak fırlatmaktan daha etkilisi; insanlık abidesi olmak, adalet götürmek, işe yarayacak bir şeyler yapmak, birilerinin derdine derman olmak, uygarlık binasının üzerine bir tuğla koymak, konteyner konteyner ihracaat yapmak; cari açığı azaltmak…

Hiçbir şey yapamıyorsak, cehalet ve zulmün zirvede olduğu dönemde Peygamber Efendimiz ‘in üye ve aktivist olduğu Hilfu'l-Füdul Cemiyeti bize model olarak yeter.

Ahmet SARIGÖZ / Bursa

Okunma 1487 defa Son Düzenlenme Salı, 14 Ocak 2020 15:18