Stratejik Araştırma Kurulları Çalışmalarından Sorumlu Koordinatör Başkan Yardımcıları | ||
---|---|---|
![]() |
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ülkeleri Birliği Organları için Mevzuat İnceleme ve Araştırma Kurulu
İslam Ülkeleri Ekonomik İşbirliği İmkanlarını İnceleme ve Araştırma Kurulu
İslam Ülkeleri Savunma ve Savunma Sanayi İşbirliği Ortamını İnceleme ve Araştırma Kurulu
İslam Ülkeleri Ortak Asayiş ve Güvenlik Organizasyonu İnceleme ve Araştırma Kurulu
İslam Ülkeleri Dışındaki Dünya Devletleri Milli Güç Unsurları İnceleme ve Araştırma Kurulu
İslam ülkeleri listesine ulaşmak için tıklayınız
ASRİKA İslam Ülkeleri Konfederasyonuna Bağlı Mutasavver Federatif Bölgelerin Askeri Güç Çizelgesi
Gezide Kaybolanlar
Musa Üzer
Haksöz Dergisi, Sayı: 168, Temmuz 2013
Gezi Parkı olaylarının üzerinde durulmayı hak edecek birçok boyutu bulunuyor. Kemalizm ile sol-sosyalizmin ittifakının ulaştığı boyut, liberallerin hükümete karşı bu kesimlerle kurduğu işbirliği, ABD’den AB’ye, İsrail’den İran’a eylemleri can-ı gönülden destekleyen güçler, büyük sermaye güçlerinin eylemlerin arkasındayız mesajları, başörtüsü düşmanı ile başörtülünün aynı eylemde yer alması, uydurma ve yalana dayalı ajitasyon ve propagandanın en üst düzeyde kullanımı, gerçeği tersyüz ederek şiddet uygulayanın şiddet mağduru edebiyatını yapması gibi bir çok açıdan konu tartışılabilinir. Bazen bir olayın nasıl algılandığını en iyi dışarıdan bakış yansıtır. Bu bağlamda Gezi Parkı olaylarına Gazze’den Mısır’a, Pakistan’dan Yemen’e, Bosna’dan Afrika’ya dünya Müslümanlarının nasıl baktığı önemlidir. Bütün bu coğrafyamızda en yalın haliyle olay İslam’a ve Müslümanlara karşı şer cephesinin topyekûn harekete geçmesi şeklinde kaygı ve tedirginlikle izlendi. Birçok ülkede Erdoğan’a destek eylemleri yapıldı. Belki de bunların en anlamlısı Kudüs’te Raid Salah öncülüğünde yapılan eylem idi.
Cumhuriyet mitingleri ve 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Abdullah Gül’ün başa gelmesi, aynı dönemde start alan Ergenokon-Balyoz operasyonları ve davalarıyla birlikte şunu gördük. Kemalistler, ulusalcılar ile sol-sosyalistler hızlı bir şekilde söylem ve eylem birliğine girdiler. Aydınlık ve Ulusal Kanal’a yönelik Ergenekon operasyonlarını protesto için İstiklal Caddesinde sol-sosyalist parti ve örgüt liderlerinin öncülüğünde yapılan protesto yürüyüşü ile de olay taçlandırılmıştı. Sol-sosyalistler yaptıkları çözümlemeyle laik Cumhuriyetin kazanımlarının tehlikeye girdiğini ve buna karşı topyekün mücadele edilmesi gerektiğini ortaya koymuşlardı. Bu muhalif cephede de bir kırılma idi. Bütün politikalarını açık bir şekilde İslam düşmanlığı, Müslümanların değerlerine saldırganlık üzerine kurdular. Bu eylemleri yapanlar başörtüsü yasağının kaldırılmasına karşı çıktılar. Nerede bir Müslüman idareci, namaz kılan müdür, öğrenci varsa alçakça bir şekilde haberler yaptılar. Okullarda mescit açılması, İmam-hatip okullarının tekrar açılması, kürtaj düzenlenmesi, okullarda seçmeli Kuran ve Siyer dersleri gibi konularda saldırganlığa varan düzeyde muhalefette bulundular.
Dikkat edilirse bu düzenlemeler, doğrudan kendilerini ilgilendirmediği halde sırf özlerindeki İslam düşmanlığından dolayı karşı çıktılar. En son olarak da Esed/Baas için Türkiye’de eylemler yapıp, Reyhanlı bombalamaları türünden operasyonlarda bulundular. Toplumun büyük çoğunluğunun yani Müslüman halkın sadece bazı taleplerinin siyasal iktidar tarafından karşılanmış olması bile bu çevreleri çıldırtmakta. Buna ilave olarak; askeri vesayete, darbecilere dönük mücadelede kısmen destekleyici pozisyonda bulunan liberal çevreler de tahakküm kurma hevesleri, kibirleri ve kendilerini iktidarın doğal ortağı görme tavrı karşılıksız kalınca son iki yıldır ulusalcı ve sol-sosyalist ittifakla ‘koalisyon görüşmeleri’ne başladılar.
Pakistan, Güney Asya bölgesinde Hindistan'dan bölünerek 1947 yılında bağımsız bir İslam ülkesi olmuştur. İngiliz sömürgesinde Hindistan ile birlikte olduğu dönemlerde, dünyada etkin olan İngiliz kültürü dolayısıyla eğitimini ülke dışında tamamlayan ve bilimadamı yada entellektüel kimliğe sahip müslüman beyin takımı; ülkeleri Pakistan'ın bağımsızlık mücadelesinde, sahip oldukları elit hayat standardını vatanları için terk ederek tersine beyin göçünü gerçekleştirmişlerdir(1)
Ülkemiz bu günlerde çok heyecanlı çok çalkantılı bir yol üzerinde ilerlemeye çalışıyor.. Yakın –uzak duygu bütünlüğü yaşadığımız komşularımızda olan (henüz net anlamlandıramadığımız olaylar?!) çalkantımızın ve duygu anaforumuzun biraz daha gerginleşmesine biraz daha sıkıntılı bir düşünce eylemine zemin hazırlıyor gibi. Çevremizdeki alev topu her geçen biraz daha büyümekte ve coğrafyamıza biraz daha yaklaşmakta. . Acil bir bir birlikteliğe ve önemle yakınlaşamaya her zamandakinden daha çok ihtiyacımız olduğu aşikâr.
Gezi Parkı olaylarından sonra düzenlenen "Milli İradeye Saygı Mitingleri"ne katılım ile Darbe ile görevden uzaklaştırılan Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin görevine iadesi için meydanlara dökülüp canını-kanını döken Mısır halkını görünce aklıma meşhur hikâye geldi.
Aslı astarı var mıdır? Bilinmez ama hikâye şöyle;
İktidar ve muhalefeti ile, 211 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunun 35. Maddesinin değişmesi hususunda ülke sathında bir uzlaşma sağlanmıştır diyebiliriz.
Bu madde cuntacılar tarafından darbelere dayanak yapıldığı gibi, darbeci cuntaların oluşmasında da teşvik edici bir unsur olmuştur.
Mevcut hali ile “Silahlı Kuvvetlerin vazifesi, Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır.” bu madde;Silahlı kuvvetlerimizin dış güvenlikten ziyade iç güvenliğe yönelmesine, siyasete müdahale etmesine, siyasi iktidarları vesayet altına almasına ve rejim muhafızı gibi görev yapmasına neden olmuştur.
Asimetrik Savaşta ABD ve Nato'nun Rolü 1
11 Eylül 2001’de gerçekleşen Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırı sonrası dönemin ABD Başkanı George W. Bush’un yaptığı konuşmada söylediği “Artık her ulus kararını vermelidir ya bizimlesiniz ya da teröristlerle!…” retoriği günlerce dünya televizyonlarında dönüp durmuştu. Bu açıklamalar Afganistan’da koalisyon yükünü çekecek olan ülkelerin ve diğer ülkelerin “küresel terörizm” le daha iyi mücadele edebilmek üzere hedef kamuoyunu daha ziyade Müslüman nüfusu olan ülkelerde, niyet ve maksatlarını, stratejik vizyonlarını, uygulayacakları politikaları “meşrulaştırmak” için hedef kamuoyunda algı ve tutum değişikliği yaratmaya yönelik bir psikolojik ve stratejik iletişim modelidir. Zira dünya kamuoyu genelde, ABD’nin prestijinin sarsılması ve mağdur pozisyonunda olması dolayısıyla operasyona destek verdi. Ancak ABD, 7 Ekim 2001’de “Sonsuz Özgürlük Harekâtı” adı altında işgal ettiği Afganistan’da tam manasıyla bu algı ve tutum değişikliğini gerçekleştirememiştir. Bunun sonucu olarak da; aralarındaki menfaat çatışmasını kendi lehine çevirmek isteyen taraflardan birisinin savaşma gücünün, analitik olarak diğerine nazaran alt edilemez bir seviyede olduğu zaman patlak veren, tıpkı Vietnam’da olduğu gibi “Asimetrik Savaş”la karşı karşıya kalınmıştır.
HALK AYAKLANMALARI:
TUNUS 'ta; işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluğu protesto etmek için kendisini yakarak intihar girişiminde bulunan Muhammed Buaziz adlı gencin görüntülerinin yayılması üzerine Ülke sathına yayılan gösterilerin daha da artması ile gösteriler halk ayaklanmasına dönmüş ve Ordu Komutanı General Raşit Ammar’ın göstericilere ateş etmeyi reddetmesi üzerine, 23 yıldır iktidarda olan Zeynel Abidin Ben Ali Ülkesini terk ederek Suudi Arabistan’a kaçmıştır. Ben Ali tarafından fesih edilen hükümetin, Başbakanı Muhammed Gannuçi, Tunus Anayasasına göre Devlet Başkanlığını üslenmiş; eski hükümetin savunma, içişleri, dışişleri ve maliye bakanlarının yerlerini korudukları ve muhalif liderlerin katılımı ile “Ulusal Birlik Hükümeti” ni kurmuş; ancak tepkilerin sürmesi üzerine bu hükümet istifa etmiştir. Ocak ayı sonunda, Muhammed Gannuçi Başkanlığında geçiş hükümeti kurulmuştur. Başbakan Gannuçi, altı ay içinde seçimlerin yapılarak görevin yeni hükümete devredileceğini açıklamıştır.
BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ (BOP) İLE ABD NE AMAÇLAMIŞ OLABİLİR:
Büyük Orta Doğu veya Genişletilmiş Orta Doğu ve Kuzey Afrika Grubu olarak isimlendirilen Projenin kapsamı içindeki Ülkelerin oluşturduğu coğrafya;
Elinde bulunduran güce daha nice avantajlar bahşeden bir coğrafyadır.